efendim, gavuristan'da yapılan bir araştırmaya göre insanlar ikiye ayrılıyormuş -evet, bir kez daha ayırdılar: tavuklar (A grubu insanları, erken kalkıp erken yatanlar) ve baykuşlar (B grubu insanları, geç kalkıp geç yatanlar).
bu iki farklı türün sirkadiyen ritimleri farklıymış, yani yıllarca kendimizi boşu boşuna "iğrenç bi insanım ben, yine dersi kaçırdım bak, böhüüü" diye hırpalamışız. tamamen kontrolümüz dışı bir durum söz konusu yani. hoş, bu bir spektrummuş tabii.. insanların %90'ı arada bir yere düşüyormuş.
tabii bu durum akla hemen şu soruyu getiriyor: madem ben bir baykuşum, madem gündüzlerim ebleh ebleh etrafa bakıp nerede olduğumu çözmeye çalışmakla geçiyor; acı çekmemin sorumlusu kimdir/nedir? içinde yaşadığımız düzen, efendim. dünyanın ve hayatlarımızın içine eden o bir grup aklı-evvel yüzünden oluyor hepsi. hadi, anladık, eskiden gün ışığı çok daha önemliydi, kullandın kullandın, yoksa işler kalıyordu. e şimdi? ampul icat edileli kaç sene oldu...
bu resmen bir verimlilik sorunudur. bulduğunun suyunu çıkarmaya kilitlenmiş kapitalist düzene de terstir aslında. en yüksek verimi akşam saatlerinde alacağın bir elemanı niye gündüz gündüz işe getiriyorsun kardeşim? o da bütün gün kahve içerek uyanma bahanesiyle işleri savsaklıyor ve "gizli işsizlik" dediğimiz şey ortaya çıkıyor.
neyse işte, insanları böyle ikiye ayıran tipler yüzünden çıkar grupları filan oluşmaya başlamış "gelişmiş" ülkelerde. diyorlarmış ki, "biz B-grubu insanlarıyız, sabahları erken kalkamıyoruz, işe ve okula gitmek bizim için işkence; bu yüzden bizim gibiler için farklı bir uygulama başlatılsın, A'lar ve B'ler farklı zamanlarda işe ve okula gitsin." şimdiiii...... iyi tabii, güzel de.. ehem... bir kabusun yerine başka bir kabus konulmaya çalışılıyor. şöyle ki: işe üç saat geç giden adamı akşamleyin A'larla birlikte çıkarmazlar o ofisten. anlatabildim mi? bu sefer de -af buyrun ama- akşamlarımızın ve gecelerimizin içine etmeye çalışıyorlar.
en güzel çözümü ben buldum, beni niye dinlemiyorlar ki? B'lerin saatine göre işe gidip A'lara göre çıkalım. ne güzel işte. haftada üç gün çalışsak zaten yeter de, hadi onu geçtim, 5 x 5 yapalım biz bu işi. hayat bayram olsun! :))
şöyle buyrun: Were you born to snooze?
Sunday, December 23, 2007
broke vs. poor
I know what it’s like to have no money but I’ve only ever been broke - never poor. Because I’m educated, I could listen to Sibelius or read fucking Shakespeare even if I couldn’t eat. One of the worst indictments of the Conservatives is not educating people, not allowing them to be broke. The opposite of broke isn’t rich.
Bruce Robinson - during a conversation with The Idler
Saturday, December 22, 2007
"je suis communiste"
Je suis communiste parce que les communistes sont comme les martiens.
Certains disent que les martiens ont une intelligence supérieure... comme les communistes.
D'autres les voient comme des monstres assassins qui détruiront la terre... comme les communistes.
Mais tout le monde sait que les martiens n'existent pas,
Que les martiens sont une invention littéraire,
Une extraordinaire histoire de science-fiction,
Comme le communisme.
Ascanio Celestini,
Appunti per un film sulla lotta di classe
Certains disent que les martiens ont une intelligence supérieure... comme les communistes.
D'autres les voient comme des monstres assassins qui détruiront la terre... comme les communistes.
Mais tout le monde sait que les martiens n'existent pas,
Que les martiens sont une invention littéraire,
Une extraordinaire histoire de science-fiction,
Comme le communisme.
Ascanio Celestini,
Appunti per un film sulla lotta di classe
...yokistan oldu var.
vira vira demir aldı dünya
açılmış hayalleri rüzgarlara
vira vira dalgalandı dünya
terkedip halatları limanlarda
yıllardır üzerinde düşünüp geliştirmeye çalıştığım ütopyamın ayrılmaz bir parçası olan bu şarkı -tahmin edilebileceği üzere- kafamdaki "yeni dünya"nın yaradılış efsanesi oluyor. henüz üzerinde çok fazla kafa yormadığım -yormak da istemediğim (neden acaba)- bir (d)evrimin ertesinde, Nuh'un Gemisi gibi bir gemi, dünyadaki bütün çirkinliklerin sulara gömülmesini müteakiben yola koyuluyor. içi güzelliklerle dolu. güzel insanlar, güzel fikirler, güzel hayaller... dolayısıyla "güzel" bir gemi bu. adı ne olsun? sıradanlığın dibine vurup "umut gemisi" diyelim şimdilik.. (working title denen şey böyle bir "uğraşamam şimdi"ciliğe dayanıyor olsa gerek.. isimler değil, cisimler önemli burada; geçelim.) neredeydim? hah.. umut gemisi.. bu güzel insanlar, kafalarındaki tüm güzellikle bu güzel gemiye binip Tufan'dan kurtuluyorlar.
Umut Gemisi, bütün klişeleri yıkmış: mesela iki kaptanı var: derya köroğlu ve bob ross (turgay fişekçi de kaptan yardımcısı.. "kaptan" dedim, tekil kullandım, çünkü derya ve bob abilerimi duruma göre birleştirebiliyoruz.. şizofren kaptan = kaptanlar.. neyse..)
turgay abim yazıyor şiirleri, derya abim anında besteliyor ve bob abim de resmini yapıyor. renkler de gemideki her bir yolcu/tayfanın ruhlarından birer parça.. bob abimin öğütleri doğrultusunda herkes uygun bir yere kendi ruhundan üflüyor: kırmızı, mavi, yeşil, sarı, siyah, pembe, turuncu, turkuaz, mor ruhlar. capcanlı!.. herkes istediği yere istediği kadar üflüyor ve "anarşi tanrısı Nihai Ahenk"in yardımıyla düşlerdeki "yokistan" var oluyor.
her tarafına güzel insanların güzel ruhlarından üflediği bu güzel tuval/gemi, bob ross'un o kolaycacık yapılan güzel ağaçları, çiçekleri, evleri, patikaları ve şelaleleriyle doluyor yavaş yavaş... çalıp söyleyip oynayan insanlar her yerde! herkes doğuştan high! bir ütopya yaratılıyor, top yekun. (sonunda kullandım "top yekun"u, lisedeki edebiyat hocalarıma selam olsun)
alıntılamadan olur mu?? :
"The key to organizing an alternative society is to organize people around what they can do and more importantly what they want to do.
It is this principle that differentiates Yippie! from IBM and from the Mobilization as well. There is no ideology except that which each individual brings with him. The role he plays in building the alternative society will shape in some way its ideology."
(Abbie Hoffman - Revolution for the hell of it)
açılmış hayalleri rüzgarlara
vira vira dalgalandı dünya
terkedip halatları limanlarda
yıllardır üzerinde düşünüp geliştirmeye çalıştığım ütopyamın ayrılmaz bir parçası olan bu şarkı -tahmin edilebileceği üzere- kafamdaki "yeni dünya"nın yaradılış efsanesi oluyor. henüz üzerinde çok fazla kafa yormadığım -yormak da istemediğim (neden acaba)- bir (d)evrimin ertesinde, Nuh'un Gemisi gibi bir gemi, dünyadaki bütün çirkinliklerin sulara gömülmesini müteakiben yola koyuluyor. içi güzelliklerle dolu. güzel insanlar, güzel fikirler, güzel hayaller... dolayısıyla "güzel" bir gemi bu. adı ne olsun? sıradanlığın dibine vurup "umut gemisi" diyelim şimdilik.. (working title denen şey böyle bir "uğraşamam şimdi"ciliğe dayanıyor olsa gerek.. isimler değil, cisimler önemli burada; geçelim.) neredeydim? hah.. umut gemisi.. bu güzel insanlar, kafalarındaki tüm güzellikle bu güzel gemiye binip Tufan'dan kurtuluyorlar.
Umut Gemisi, bütün klişeleri yıkmış: mesela iki kaptanı var: derya köroğlu ve bob ross (turgay fişekçi de kaptan yardımcısı.. "kaptan" dedim, tekil kullandım, çünkü derya ve bob abilerimi duruma göre birleştirebiliyoruz.. şizofren kaptan = kaptanlar.. neyse..)
turgay abim yazıyor şiirleri, derya abim anında besteliyor ve bob abim de resmini yapıyor. renkler de gemideki her bir yolcu/tayfanın ruhlarından birer parça.. bob abimin öğütleri doğrultusunda herkes uygun bir yere kendi ruhundan üflüyor: kırmızı, mavi, yeşil, sarı, siyah, pembe, turuncu, turkuaz, mor ruhlar. capcanlı!.. herkes istediği yere istediği kadar üflüyor ve "anarşi tanrısı Nihai Ahenk"in yardımıyla düşlerdeki "yokistan" var oluyor.
her tarafına güzel insanların güzel ruhlarından üflediği bu güzel tuval/gemi, bob ross'un o kolaycacık yapılan güzel ağaçları, çiçekleri, evleri, patikaları ve şelaleleriyle doluyor yavaş yavaş... çalıp söyleyip oynayan insanlar her yerde! herkes doğuştan high! bir ütopya yaratılıyor, top yekun. (sonunda kullandım "top yekun"u, lisedeki edebiyat hocalarıma selam olsun)
alıntılamadan olur mu?? :
"The key to organizing an alternative society is to organize people around what they can do and more importantly what they want to do.
It is this principle that differentiates Yippie! from IBM and from the Mobilization as well. There is no ideology except that which each individual brings with him. The role he plays in building the alternative society will shape in some way its ideology."
(Abbie Hoffman - Revolution for the hell of it)
Thursday, December 20, 2007
...rhetoric on a doomsday = "galactic violence"
"What we've identified is an act of violence by a black hole, with an unfortunate nearby galaxy in the line of fire," said Dan Evans, the study leader at the Harvard-Smithsonian Center for Astrophysics in Cambridge. He said any planets orbiting the stars of the smaller galaxy would be dramatically affected, and any life forms would likely die as the jet's radiation transformed the planets' atmosphere.
Wednesday, December 19, 2007
orman cini Hüseyin / Hüseyin the forest goblin
a Yippie! mantra
Kibir / Vanity
alçakgönüllülük = nihai Kibir
(modesty = ultimate Vanity)
p.s. no-one remembers how i came to this solution. (but if one disregards the "Hatice" and focuses on the "netice", that's a pretty cool argument.)
p.s.2 "vanity is definitely my favorite sin"
(modesty = ultimate Vanity)
p.s. no-one remembers how i came to this solution. (but if one disregards the "Hatice" and focuses on the "netice", that's a pretty cool argument.)
p.s.2 "vanity is definitely my favorite sin"
Tuesday, December 18, 2007
...on electronic music
two people observing the visualiser of winamp while listening to electronic music:
ö- i don't like electronic music..
g- but why, i like it very much!
ö- i think it has corners..
g- wtf? what corners?
ö- see, it feels so cold and made by machines. i can't feel another human-being but just my own miserable lonely being.
g- ...
ö- music has two sides; the one who plays and the one who listens. there's a connection between two people with a beautiful instrument in between.
g- hmm.. maybe you're right..
ö- yeah yeah! while listening to electronic music, don't you feel the coldness and insincerity? it's so post-modern, so 21st century, so sciencefiction-like...
g- hmmm...
ö- yeah.... by the way this red is very beutiful. and this blue. and this green. i love here! everything is sooooo beutiful!
g- it's the wonderland..!
ö- i don't want to go back there.. the real world..
g- me neither.
ö- i don't like electronic music..
g- but why, i like it very much!
ö- i think it has corners..
g- wtf? what corners?
ö- see, it feels so cold and made by machines. i can't feel another human-being but just my own miserable lonely being.
g- ...
ö- music has two sides; the one who plays and the one who listens. there's a connection between two people with a beautiful instrument in between.
g- hmm.. maybe you're right..
ö- yeah yeah! while listening to electronic music, don't you feel the coldness and insincerity? it's so post-modern, so 21st century, so sciencefiction-like...
g- hmmm...
ö- yeah.... by the way this red is very beutiful. and this blue. and this green. i love here! everything is sooooo beutiful!
g- it's the wonderland..!
ö- i don't want to go back there.. the real world..
g- me neither.
başlarken...
insanların neden blog sahibi olduklarını anlamış değilim. şu anda da ne yaptığım konusunda da en ufak bir fikrim yok zaten. ama bununla yaşayabiliyorum.
aksi takdirde -yani blog sahibi olmanın sosyal ve psikolojik sebep ve sonuçlarına odaklanırsam- biraz önce Böcük Samsa ile yaptığım konuşmada olduğu gibi bir zincirleme akıl yürütme nihayetinde kaybolabilirim:
blog > tatmin > zavallılık > mükemmellik > tanrı > "tanrı" > evrim > evrenin genişlemesi > mekanın sabitlenmesi > insanın tanrılaşması > varlık/yokluk > anlam/anlamsızlık > çipler > bilimkurgu > uzaylılar > uzay gemisi > karikatür > yobazlık > amerika
kısaca, gerek yok böyle sorgulamalara. blog sahibi olma sebepleri, bloga yazılanlar ve hatta Blog fikri günlerce tartışılabilir. önemli olan, bunu saçma bulan ya da bulmayan herkesin öyle ya da böyle beyinlerindekileri kusma ihtiyacının karşılanması. blog yapmak da bunun vasat yollarından biri olsa gerek.
maksat anı biriktirmekse, burada birikirmenin pek sakıncası yok.
aksi takdirde -yani blog sahibi olmanın sosyal ve psikolojik sebep ve sonuçlarına odaklanırsam- biraz önce Böcük Samsa ile yaptığım konuşmada olduğu gibi bir zincirleme akıl yürütme nihayetinde kaybolabilirim:
blog > tatmin > zavallılık > mükemmellik > tanrı > "tanrı" > evrim > evrenin genişlemesi > mekanın sabitlenmesi > insanın tanrılaşması > varlık/yokluk > anlam/anlamsızlık > çipler > bilimkurgu > uzaylılar > uzay gemisi > karikatür > yobazlık > amerika
kısaca, gerek yok böyle sorgulamalara. blog sahibi olma sebepleri, bloga yazılanlar ve hatta Blog fikri günlerce tartışılabilir. önemli olan, bunu saçma bulan ya da bulmayan herkesin öyle ya da böyle beyinlerindekileri kusma ihtiyacının karşılanması. blog yapmak da bunun vasat yollarından biri olsa gerek.
maksat anı biriktirmekse, burada birikirmenin pek sakıncası yok.
Subscribe to:
Posts (Atom)
"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur." - Salman Rushdie