Showing posts with label bollywood. Show all posts
Showing posts with label bollywood. Show all posts

Thursday, May 1, 2008

Bastır! Indiaaa :)


bugün itibarıyla kişisel bollywood sezonumu açmış bulunmaktayım. artık elimden bir uçan bi kaçan kurtulur. emule'ye fazla mesai yaptırmaya başladım bile. bu sabah gelen bi filmle başlıyım dedim: chak de! india.
gayet iyiydi. bildiğiniz gaz spor filmlerindendi ama bollywood için hiper-kalite. aklınıza gelebilecek her türlü bollywood saçmalığı var ya hani, onlar yoktu, öyle diyim. hindistan'ın dünya hokey şampiyonası'na katılacak kadınlar hokey takımının -shahrukh khan tarafından- neredeyse sıfırdan başlanarak çalıştırılması ve sonunda -spoiler olacak ama- dünya şampiyonu olmasının öyküsü. tabii ki bu sonuç takımdan beklenmiyor ama holivud yapınca oluyo da bolivud yapınca olmaz mı? give them a break, yane. (mütamadiyen savunma psikolojisi)

vasat bolly filmlerinden beklenemeyen bi şekilde konuya odaklı gittik. muhtelif ruh hallerinin ve davranışların altında yatan sebepler de gayet iyi açıklanmıştı. konumuz her ne kadar bu hatun kişilerin "çalıştırılması" olsa da üzerinde durulan meselelerin kadın-erkek eşitliği mücadelesi, takım ruhunun geliştirlmesi ve dolayısıyla hindistan'ın "milli" bütünlüğünün sağlanması olması hoştu. (milli bütünlük olayı epey gözümüze sokuluyor aslında: her eyaletten gelen hatunlar geçmişte birbirlerine karşı oynamışlar; kendi eyaletinden ya da sosyal sınıfından olanlarla birbiriyle takılıyolar. bazıları birbirleriyle anlaşamıyor bile, ortak dil yok!) her zamanki jest, mimik ve triplerini sergileyen şahruk da b igüzel hizaya getiriyo bu tipleri. son ana kadar "lan yenilcekler mi acaba?!" diye izletiyor kendini insana bu film. (ama tabii siz bu hissi yaşamicaksınız çünkü sonunu söyledim. ahı ahı ahı! :p ) tabii hatunların birbirlerine kıl olmalarından daha da önemlisi, ülkedeki müslüman-hindu çekişmesinin sebep olduğu kabir khan'ın hayatının karartılması mevzusu da önemli. adam hindistan diye kendini paralasın, millet kalkıp bizi pakistan'a sattın desin. (şu filmlerdeki hindistan milliyetçiliği propagandası da beni öldürüyo. hani ihtiyaç var mı yok mu tartışılır..)

ha bu arada, kimse dans edip şarkı söylemedi. hani bu sebepten bollywood filmlerinden tiksinenler müsterih olsunlar :) ama tabii ki filmde müzik var. sukhwinder singh'ciğim bomba "çak dee o çak dee indiyaaa" şarkısını söylemiş, hastası oldum. siz de dinleyin diye alta youtube'dan video koyayım dedim. bi baktım filmden sonra bu şarkıya klip çekmişler ve şahruk'a blayback yaptırmışlar. "hay ben sizi napıyım!" dedirtti tabii.. son anda böyle bi saçmalık beklemiyodum.. (e ama haksız mıyım? herif zaten filmin başrolünde! bırakın da klipte de sukhwinder'i görelim. adamın neye benzediğini öğrenmek için iki saat foto aratmak zorunda kalmıyım.) ama olsun, şarkı güzel işte, klibe katlanılabilir:

Sunday, April 27, 2008

fanaa ve bollywood


hazır hindistan ataklarımda biri gelmişken sizlere bollywood maceramdan(!) ve en sevdiğim bollywood filminden bahsedeyim: fanaa :) tam bir buçuk sene önce hayali arkadaşım(!) böcük samsa'yla aramızda şöyle bi konuşma geçti:
ben: ya ben hiç bolivud filmi izlemedim. nedir ne diildir bunlar? söylesene bir iki tane indiriyim.
o: valla son zamanlarda şunlar çıktı: fanaa ve black
ben: peki mersi.

ve bu iki filme emule'de tıklarım. önce fanaa gelir. açarım, izlemeye başlarım...
hayatımda bi filmi izlerken bu kadar "oha!" dediğim az olmuştur herhalde. derler ya yeşilçam filmleri gibi, değil. yeşilçam x3 kardeşim! yeşilçam'daki entrikalar halt etmiş. fanaa'da resmen iki filmi birleştirip bir yapmışlar. ve o kadar manyak ki.. tarifi imkansız. güler misin ağlar mısın? sinema diil başka bi şey! filmi hemen ertesi gün annemlere izlettim, bolca sövdüler bana "bu ne böyleee!" diye.. olsun.. bollywood çılgınlığım başlamış oldu.

kişisel görüşüm bollywood sinemasının miladının 2000 yılı olması. hakikaten 2000'den önce ve 2000'den sonra çekilen filmler arasında dağlar kadar fark var. tabii burada bollywood'u biraz daha sınırlandırıp en büyük bütçeli ve en idialı filmlere bakmak lazım, hani şu "en" oyuncuların yer aldığı. (bir büyük aile bunlar! hakakten bakın! hepsi birbirinin kuzeni, amcasının oğlu, babasının arkadaşının oğlu filan; en kötü ihtimalle) dolayısıyla 2000'den önce çekilen filmleri pek beğenmedim. awaara'dan ve mungal-e-azam'dan filan tiksindim, o yüzden başka "klasik" izlemekten itinayla kaçındım.

bi süre kendi içimde bi shahrukh mu aamir mi şçekişmesi yaşadıktan sonra, "ikisi de!" diyebildim, huzurluyum. devamlı şaklabanlık yapan sharhrukh'la ağır abi aamir'in yerleri ayrı. kalbimdeler. bu aralar bayağı uzak kaldım bu filmlerden maalesef.. geçen sene öyle bir sömürdüm ki (günde 3 film izleyerek, yani tanesi üçer saatten günde 9 saat), izleyecek film kalmadı bana. yenilerinin çekilmesini bekliyorum. izledikçe de seçici oluyor ya insan.. yönetmeniyle oyuncusuyla seçiyorum artık filmleri. ama bir bollywood filmi hiçbir zaman normal bi film eğildir, öyle muamele edilmemesi gerekir. beklentileriniz "iyi" bir film filan izlemekse bulaşmayın, kusarsınız. "iyi" bir bollywood filminden beklemeniz gerekenler şunlardır: naiflik, güzel şarkılar ve danslar, güzel/yakışıklı oyuncular, saçmasapan bir senaryo :) küçükken yeşilçam hastası olan birine kesinlikle önerebilirim.

en ilginci de, şimdiye kadar fanaa'yı kime izlettiysem hayran olmasıdır (hepsi kadın tabii ki). hatta birçoğu ilk başta "ya bak emin misin? ben hiç gelemem öyle salaklıklara" demiş, sonradan ben bi kenarda horlarken gözleri faltaşı gibi açılmış ekrana kilitlenmişlerdir. mesela sevgili lollius bunlardan biridir :) (rezil mi ettim? :p)

şimdilik bu kadar yazmış olayım. arkası gelir elbet. aşağıda fanaa'nın en güzel parçası, muhteşem sonbahar görüntüleriyle karşınızda. beni özleyin anacıım, baaay!

Saturday, March 22, 2008

haftalık rapor

hayvanların var ya hani, gittikleri yere "burası benim" işareti bırakma olayı.. ben de kepek bırakıyorum artık. çok çılgın di mi? ne kadar iğrenç olduğum umrumda bile değil, affedersiniz ama. beynimi yidimmm.

* * * * * * *

yaptıklarımı unutmayayım diye burayı günlüğe çevirdim sanırım.. neyse.. tıraşı kesip yazıyorum. bu hafta allah için ne yaptım?

- fransızca kursuna başadım. o aptal konsolosluğun sınıflarını şunlarını bunlarını yenilemediklerine inanamadım. çağdışı yöntemlerle ders yapmaya çalışıyoruz ve tabii ki olmuyor. dvd çıkalı 10 sene oldu hala video yu ileri geri sarmakla uğraşıyo hocamız. ama en bombası o 50'li yıllardan kalma olduğunu düşündüğüm kasetçalarlar (o zamanlar kaset var mıydı? kasetin çıktığı tarihi alın işte siz). inanılmaz bi şey. bi tanesini çalıp satıcam, acayip para kırarım. (en korktuğum şey de DELF sırasında o kasetçalarları kullanmaları, zerre anlaşılmıyor aletten çıkan sesten.) sınıfım pek dandik olmayan ama götleri arşta insanlarla dolu. "gruplaşmalar var hocam, beni aralarına almıyolaaaaar!" neyse.. almazlarsa almasınlar. hocam o manyak süper giyinen kadın, ayşe. bi insan baştan aşağı mor giyer mi yaaa? hastasıyım.

- hayat çok acımasız.. çılgın dersimin milliyetçilik ödevinin konusunu seçememekteyim.. ama o geldi beni buldu. pazartesi'ye kadar yapılacak ödevin konusu "milli nedir? milliyetçi kimdir?" hasbinallah ve nimel vekil diyorum, başka bişeycikler demiyorum.. bir yandan saçlarımı yolarken diğer yandan onu yazmaya uğraşıyorum. çok kötü olucak, bunu da biliyorum. neyse... sukhwinder singh dinliyorum ya, biraz neş'e saçıyorum arada sırada.

- bollywood'un filmi'si demişken.. "there'll always be stars in the sky" diye garip bi belgesel aldım okuldan. imdb'de felan kaydı yok ve sanırım 20 yıllık filan bi belgesel. bollywood filmlerindeki şarkıları filan anlatıyo. üç tane önemli şey öğrendim belgeselden:
1. sesi ezelden beri kulaklarımı tırmalayan en kıl olduğum bollywood playbackçisi lata mangeshkar kişisi gines'e girmiş 25.000 stüdyo kaydıyla. inanamadım! hoş.. wiki'de de yazıyomuş ama görmemişim.
2. hindistan'da film müzikleri dışında piyasada müzik yokmuş pek. hani.. tahmin ediyodum da, böyle öğrenmek pek bi garip oldu. meşhurolmak isteyen şarkıcı bu film işine girmek zorunda, girince de öyle devam ediyolar zaten. allahtan allah rakka rahman gibi iyi besteciler var da arada sırada doğru dürüst şarkılar çıkarıyorlar... (bayılıyorum adamın tam adını yazmaya.. adı allah ya.. ben olsam çarpardım.)
3. öğrendiğim en önemli şey raj kapoor'un ne kadar "kötü" bi insan olduğuydu.. yani, ölünün arkasından konuşmak gibi olmasın da (ne salak bi laf di mi), ya "kötü" ya da "cahil" bu adam, hayranları kusuruma bakmasın. (ki blogumu okuyan kişilerden raj kapoor hayranı çıkacağını sanmamaktayım ya neyse.) halkı resmen "dolandırarak" paranın dibine vurmuş bi kişi olduğu için yaptığını bi şekilde meşrulaştırma derdindeymiş meğer. ahanda (yaklaşık olarak) bunları söyledi: "halkımız kendi hayatlarında çok mutsuz ve umutsuz. biz de onlara hiçbir zaman sahip olamayacakları hayalleri satıp üç saat için de olsa yüzlerini güldürüyoruz. bunun sevinci bize yeter." pes be raj!!! sokaktaki adam röportajlarında da zavallı hint fakirleri "haftada en az üç kere sinemaya gidiyorum, dertlerimi böyle unutmaya çalışıyorum" gibisinden beyanatlar verdiler. yazık be. awaara gibi dandikötesi bi filmi çektin, parayı kırdın, e sonra allah için ne yaptın? ne faydan oldu bu insanlara?

- "yüksek"(!) kültüre geçelim efendim: dün maaile oturup alegria'yı izledik, gözlerimiz bayram etti. (ahanda fransız kültür'ün bu güne kadar bana en büyük faydası bu olmuştur, deeermişim.) ailecek hastası olduğumuz karakter de şu eleman: yuri medvedev. bulun izleyin derim.

- haftanın en yüksek kültür şeysi olması beklentisiyle un flic'i izledim bi de. hatta berna'yla izledik. pek sevdik tabii ki.. ama le cercle rouge'u bırak, le samurai'nin eline su dökemez bu seferki. yine de "nasıl yaaa? noldu şimdi? bu polis neci? kimin için çalışıyo? ne ilgili var bu adamlarla?" sorularıyla bitirmemiz ilginçti. ayrıca pek çılgın melville klişeleri vardı filmde. klişe dediğime bakmayın, asıl söylemek istediğim şey için kelime bulamadım... ona özgü bişiyler olduğunu anlatmaya çalışıyorum. neyse. alain tabii ki öldürdü yine bizi. ama bu sefer bakışmı olayı abarmış gibi geldi.. öyle yani.. okulda izlediğim filmlerden pek bi şey anlamıyorum ama yine de. evde izlemem lazım bi ara.

* * * * * * *
bu seferki yazı hepsinden kötüydü, farkındayım. idare ediniz artık. bıktım bu okuldan ya teslim-i can eylemek üzereyim! :(
görüşmek üzere...


not: bi de, bilen varsa, şuraya nasıl müzik koyabilirim söyleyebilir mi? tercihen bilgisayarımdan yükelemeyi öğrenmek istiyorum. (çok şey mi istiyorum?) youtube kapandı hayatım karardı resmen.

Friday, March 7, 2008

boli boli boli mangal



bugün bişiyler oldu bana, bloga yapıştım. şu klipleri de koyup gidiyorum artık...
efenim, filmimiz, hindistan'daki ilk isyanı örgütleyenlerden mangal pandey'i anlatan the rising: ballad of mangal pandey. başrolde emirciğim var =)) rani de esas kızımız güya da.. pek bi olayı yok. yalnız şurdan dansta aşmış olduğu klibi görebilirsiniz. varlık gösterdiği tek sahne denebilir. biz daha "ilginç" şarkılara(!) odaklanalım:
öncelikle, yukardaki klibe hastayım. özellikle çingene hatunlara. hala şaşarım hindistan'ta öyle sahneleri olan film nasıl gösterime girdi diye.. bu arada, yamulmuyorsam, şimdiye kadarki en yüksek bütçeli bolivud filmidir bu. yakışır yani. şarkıda da "seni hayırsız, kalbimi çaldın" gibilerinden sözler var. orta yerde tepinen de emir. (saça sakala hastayım tabe.) bi nevi alkollü içki içip böyle oluyo. içmemek lazım tabii.. o beyaz içki neydi unuttum, filmi bi sene önce izlediğim için affedin.
alttaki şarkıya da ayrıyeten hastayım. benden başka da kimse sevmez, onu belirteyim. zaten tamamı söylenmemiş filmde. bizimkiler tam isyan edecekler, toplaşıp "el medet mevla" diyolar. şarkıyı tam olarka çevirebilirim hatta. ama yapmıyorum.. ar damarım çatladı ama yok olmadı henüz.. ayinde hindusu müslümanı birarada (isyanın ve filmin kilit noktalarından). anlaşılacağı üzere takkeliler bizimkiler. ortalıkta gezen tütsücüler bi yana, şarkıyı söyleyen/playback yapan insanın gözleri üstünde durulmalı izlenirken. o nasıl bir yuvarlamadır allahım! dua ederken orgazm olunuyor herhal.. klibin sonlarına doğru bi haberci geliyor, grubun müslüman liderine gidiyor. (emir/pandey ikinci adam gibi ve hindu.. ama insanları en çok gaza getiren o.) kalkarlarken selam verme stillerine de dikkat. (emir aslında müslüman tabii.. soyadı khan, hindistan'daki bütün müslümanlar gibi :p )
bu arada.. derseniz ki bu isyan niye çıkmış.. efenim ingilizler bu hintli askerlere yeni silah getiriyolar ve fişeklerini ağızlarıyla açıp tüfeğe koymaları gerekiyor. ama fişek yapılırken inek ve domuz yağı kullanılmış. inek hindulara kutsal, domuz müslümanalra haram.. ordan gerisini şeedin. olayın sonunda mangal'ı yakalayıp asıyorlar. ama hemen ardından ço kdaha büyük bi halk isyanı çıkıyo ve sonuç olarak ingilizler bu inek/domuz yağı işinden vazgeçiyolar. boyunalrı altlarında kalsın.

Wednesday, March 5, 2008

havadan sudan 2

ayrıca, sayın gadjo'dan milyon kere özür diyorum, filmleri hala izle(ye)medim. bir yandan da o yüzden vicdan azabı çekiyorum. kendisine, muhtemelen izlediği bir filmden, süpper bi şarkı yolluyorum:



mastır işi yatarsa hindistan'a gitmeyi tekrar düşünmeliyim.. asıl hayallerimi unutmamalıyım. hatırlıyım diye de yazıyorum buraya. öyle yani, tamamen kişisel :) eeemir sen bizim her şeyimizsin!

Saturday, January 5, 2008

Stars on Earth

well... everyone that i've spoke to more than one day knows that i'm a bollywood fan. i started to watch bollywood movies approximately one year ago and now i feel that i have considerable knowledge about "bollywood" and some things related to it: india, hindi, hinduism, indian culture(s), marriage ceremonies etc.
one of the things that made me smile today is seeing "taare zameen par" in the top250 list of imdb. the movie is released only on 21st of december in india, and most probably this rating of 9.2/10 is given mostly by indians. but anyway, in my opinion, this is success for a bollywood movie!
most importantly, this movie is directed by aamir khan! my first love in bollywood (starting from "fanaa")! i'm sure that, compared to usual bollywood pattern, he's done a good job...
let's see what will happen now, about his oscar dreams.. he tried before with "lagaan" but couldn't get the little statue thingy...



"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur."
- Salman Rushdie