hayvanların var ya hani, gittikleri yere "burası benim" işareti bırakma olayı.. ben de kepek bırakıyorum artık. çok çılgın di mi? ne kadar iğrenç olduğum umrumda bile değil, affedersiniz ama. beynimi yidimmm.
* * * * * * *
yaptıklarımı unutmayayım diye burayı günlüğe çevirdim sanırım.. neyse.. tıraşı kesip yazıyorum. bu hafta allah için ne yaptım?
- fransızca kursuna başadım. o aptal konsolosluğun sınıflarını şunlarını bunlarını yenilemediklerine inanamadım. çağdışı yöntemlerle ders yapmaya çalışıyoruz ve tabii ki olmuyor. dvd çıkalı 10 sene oldu hala video yu ileri geri sarmakla uğraşıyo hocamız. ama en bombası o 50'li yıllardan kalma olduğunu düşündüğüm kasetçalarlar (o zamanlar kaset var mıydı? kasetin çıktığı tarihi alın işte siz). inanılmaz bi şey. bi tanesini çalıp satıcam, acayip para kırarım. (en korktuğum şey de DELF sırasında o kasetçalarları kullanmaları, zerre anlaşılmıyor aletten çıkan sesten.) sınıfım pek dandik olmayan ama götleri arşta insanlarla dolu. "gruplaşmalar var hocam, beni aralarına almıyolaaaaar!" neyse.. almazlarsa almasınlar. hocam o manyak süper giyinen kadın, ayşe. bi insan baştan aşağı mor giyer mi yaaa? hastasıyım.
- hayat çok acımasız.. çılgın dersimin milliyetçilik ödevinin konusunu seçememekteyim.. ama o geldi beni buldu. pazartesi'ye kadar yapılacak ödevin konusu "milli nedir? milliyetçi kimdir?" hasbinallah ve nimel vekil diyorum, başka bişeycikler demiyorum.. bir yandan saçlarımı yolarken diğer yandan onu yazmaya uğraşıyorum. çok kötü olucak, bunu da biliyorum. neyse... sukhwinder singh dinliyorum ya, biraz neş'e saçıyorum arada sırada.
- bollywood'un filmi'si demişken.. "there'll always be stars in the sky" diye garip bi belgesel aldım okuldan. imdb'de felan kaydı yok ve sanırım 20 yıllık filan bi belgesel. bollywood filmlerindeki şarkıları filan anlatıyo. üç tane önemli şey öğrendim belgeselden:
1. sesi ezelden beri kulaklarımı tırmalayan en kıl olduğum bollywood playbackçisi lata mangeshkar kişisi gines'e girmiş 25.000 stüdyo kaydıyla. inanamadım! hoş.. wiki'de de yazıyomuş ama görmemişim.
2. hindistan'da film müzikleri dışında piyasada müzik yokmuş pek. hani.. tahmin ediyodum da, böyle öğrenmek pek bi garip oldu. meşhurolmak isteyen şarkıcı bu film işine girmek zorunda, girince de öyle devam ediyolar zaten. allahtan allah rakka rahman gibi iyi besteciler var da arada sırada doğru dürüst şarkılar çıkarıyorlar... (bayılıyorum adamın tam adını yazmaya.. adı allah ya.. ben olsam çarpardım.)
3. öğrendiğim en önemli şey raj kapoor'un ne kadar "kötü" bi insan olduğuydu.. yani, ölünün arkasından konuşmak gibi olmasın da (ne salak bi laf di mi), ya "kötü" ya da "cahil" bu adam, hayranları kusuruma bakmasın. (ki blogumu okuyan kişilerden raj kapoor hayranı çıkacağını sanmamaktayım ya neyse.) halkı resmen "dolandırarak" paranın dibine vurmuş bi kişi olduğu için yaptığını bi şekilde meşrulaştırma derdindeymiş meğer. ahanda (yaklaşık olarak) bunları söyledi: "halkımız kendi hayatlarında çok mutsuz ve umutsuz. biz de onlara hiçbir zaman sahip olamayacakları hayalleri satıp üç saat için de olsa yüzlerini güldürüyoruz. bunun sevinci bize yeter." pes be raj!!! sokaktaki adam röportajlarında da zavallı hint fakirleri "haftada en az üç kere sinemaya gidiyorum, dertlerimi böyle unutmaya çalışıyorum" gibisinden beyanatlar verdiler. yazık be. awaara gibi dandikötesi bi filmi çektin, parayı kırdın, e sonra allah için ne yaptın? ne faydan oldu bu insanlara?
- "yüksek"(!) kültüre geçelim efendim: dün maaile oturup alegria'yı izledik, gözlerimiz bayram etti. (ahanda fransız kültür'ün bu güne kadar bana en büyük faydası bu olmuştur, deeermişim.) ailecek hastası olduğumuz karakter de şu eleman: yuri medvedev. bulun izleyin derim.
- haftanın en yüksek kültür şeysi olması beklentisiyle un flic'i izledim bi de. hatta berna'yla izledik. pek sevdik tabii ki.. ama le cercle rouge'u bırak, le samurai'nin eline su dökemez bu seferki. yine de "nasıl yaaa? noldu şimdi? bu polis neci? kimin için çalışıyo? ne ilgili var bu adamlarla?" sorularıyla bitirmemiz ilginçti. ayrıca pek çılgın melville klişeleri vardı filmde. klişe dediğime bakmayın, asıl söylemek istediğim şey için kelime bulamadım... ona özgü bişiyler olduğunu anlatmaya çalışıyorum. neyse. alain tabii ki öldürdü yine bizi. ama bu sefer bakışmı olayı abarmış gibi geldi.. öyle yani.. okulda izlediğim filmlerden pek bi şey anlamıyorum ama yine de. evde izlemem lazım bi ara.
* * * * * * *
bu seferki yazı hepsinden kötüydü, farkındayım. idare ediniz artık. bıktım bu okuldan ya teslim-i can eylemek üzereyim! :(
görüşmek üzere...
not: bi de, bilen varsa, şuraya nasıl müzik koyabilirim söyleyebilir mi? tercihen bilgisayarımdan yükelemeyi öğrenmek istiyorum. (çok şey mi istiyorum?) youtube kapandı hayatım karardı resmen.
Saturday, March 22, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur." - Salman Rushdie
4 comments:
yazı hiç de kötü değil, hint müzik evreni konusunda içeriden bilgiler verdiği gibi 'güldürürken düşündürüyor'! "hasbinallah ve nimel vekil" deyişini hatırlamaya vesile olması bile yeter. ;)
müzik yükleme konusunda; denemedim ama, boomp3.com diye bir site var, işe yarayabilir.
Mimlendiniz!
@ gadjo;
çok teşekkür ederim. bomba gibi şarkılarla dönüciiim! =))
@ egemavisi;
isteğiniz anında işleme koyulmuştur. dürttüğünüz için teşekkürler :)
E ben de mimlemiştim! Hâlâ bir ses alamadım? Bkz. Haberlerrrr haberlerrrr yazısına bakıraktığım yorum
Post a Comment