Saturday, March 15, 2008

ayıp "L" şeysinin tanrıçaları


geleneksel "sınav dönemi dizilere sarmak" tribine girmiş bulunmaktayım. dün ve bugün, bütün gün oturup the l word'ü izledim. yine içim dışım "LA" (acccayip cool'um di mi) ve lezbiyen oldu. bu sezonda sevişme olayını biraz abartmışlar gibi, on bölümü bitirmeme rağmen dişe dokunur bir şey olmadı. içim bayıldı artık öpüşmelerden... ilk sezonundan itibaren "l word"ün hastasıyım ama dördüncü ve beşinci sezonda konusuzluktan ne yapacaklarını şaşırmış gibiler. dizi ufaktan lezbiyen pornosuna dönüşecek sankim... neyse.. itirazımız yok, takılsınlar.
dizi hakkında biraz bilgi vereyim bari. los angeles'ı sallayan bi grup lezbiyen hatunun hayatını izliyoruz. ama bu kişiler gayet iyi eğitim almış, üst-orta sosyo-ekonomik sınıfta değerlendirilebilecek tipler. o yüzden gay olmaları sebebiyle çektikleri sıkıntılardan ziyade -ama onlar olmazsa olmaz tabii- birbirleriyle ilişkileri anlatılıyor. nerdeyse hiç erkek yok, hatunlar zaten süper-taş, hepsi de birbirinden deli. yaşayıp gidiyolar. herhalde türünün en iyi örneklerindendir bu dizi. hani gay/lezbiyen filmleri genellikle bağımsız çekildiklerinden midir nedir, bi değişik oluyolar.. buysa bildiğiniz hollywood şeysi işte.
benim için iki önemli hatun var dizide. birisi "bette" karakterini canlandıran jennifer beals (siyah-beyaz fotodaki hatun), diğeri de genç kızların rüyası "shane" kişisini canlandıran katherine moennig (aşağıdaki güzellik). bette ablam sanat tarihi öğretim üyesi.. aşmış bitirmiş bi hatun. tanrıçayı andıran bir güzelliği var. ve acayip güzel giyiniyor: çok-yüksek belli pantolon ve etekleri mesela. muhteşem melez kişisi işte. tek kötü yanı paso sevgililerini aldatması. kendi deyimiyle "destructive" bi kişilik. ikilemlerini merakla izliyorum...
eveeeeet.... gelelim şeyn'e. onu anlatmaya bloglar yetmez zaten :)) böyle bi çekicilik olamaz. bu hatunu nerden ve nasıl bulmuşlar bilmiyorum. bi rolle nasıl bu kadar özdeşleşilir onu da bilmiyorum. (sanki onun için yazılmış gibi.) hatunun elinden bi uçan bi de kaçan kurtuluyor. çokeşlilik prensibiyle yaşasa da dizide öyle garip bi hali var ki.. kimseyi kır(a)mayan, arkadaş canlısı, sevgili mevzusu dışında sadık vs vs vs... yani izlemesi güzel de yanına yaklaşılmaması gereken tiplerden. önermiyoruz. her bölümde birilerinin kalbi kesin kırılır, kendiliğinen :) dizide her ne kadar diğer hatunlar kadar ön planda olmasa da yer yer bizlerle paylaştığı aforizmalarıyla ve "aşmış" replikleriyle izleyenlerin gönlünde de taht kurmuştur eminim. hemen örnek verelim:
carmen- fuck you!
shane- if you want..
(tabii ki bu söze eşlik eden bir de manyak gülüşü var.. aşağıda biraz yapmış ondan işte.) geçen sezondaydı galiba, "you look very shane today" olayı vardı.. süperdi. tengri hepimize nasip etsin shane gibi görünmeyi.
ahanda işte böyle özdeşleşirim karakterlerle. oyuncuyla kurmaca karakteri de işte böyle karıştırırım. dünyanın en yüzeysel insanıyım. oh be :p
artık gidip biraz soğuk savaş ertesi dünya konjontürünü okuyabilirim.

No comments:



"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur."
- Salman Rushdie