Monday, June 9, 2008

2008 Hormonlu Domates Ödülü adayları

homoloji'den dürttüler adaylarımızı belirlememiz için (ki ben daha homolog olamadım), ben de oturdum teeeek tek inceledim hormonlu domates adaylarını. çok zor da olsa seçimimi yaptım sonunda. şimdiye kadar 163 kişi oy vermiş, sonuçlar bu ayın sonuna doğru açıklanacakmış. seçtiğim adayları lambdaistanbul'daki açıklamalarıyla şuraya yazayım/yapıştırayım dedim. adaylarıma başarılar diliyorum, gözlerinden öpüyorum:


* basından; Engin Ardıç:

yazdıklarını okuyunca içimden kendisine "hoşt" demek geldi.. aha buraya da yazıyorum işte, ben kızışma dönemimde çiftleştiğim kişiye "eş" diyorsam o kendini bilmez de..... neyse... cahil diyor ve geçiyoruz.

08 Ağustos 2007 tarihinde Akşam gazetesinde "Karının Dönüşü" başlıklı yazısında dile getirmiş olduğu "Elli beş yıldır Türkçe konuşuyorum, ana dilimde "eş" diye hayvanlara denir. Kuşun, aslanın, kaplanın eşi olur, insanın değil." ifadesi ile sevgili Engin Ardıç domates bahçemizin kapılarını aralamıştır. Kalemin ve düşüncenin birleştiği anda akla gelenlerin irdelenmeden kaleme alındığını düşündüğümüz yazısında feministlik, lezbiyenlik, seks işçiliği ve entelektüellik gibi kavramlar arasında kendince bağlantılar kurup çirkin ithamlarda bulunan sayın (evet bu yazı Ankara dışında yazıldı) Ardıç yazısını "Ben şimdi yazımı yazdım gidiyorum, evde karım bekliyor. Kedim de bugünlerde kızıştı, ona da bir eş bulmam gerekiyor. Aha cümle içinde de kullandım, tamam mı entelcikler?" şeklinde noktalamıştır. 55 Yıllık Türkçe konuşma sürecinde kelime ve anlamlarını tekilleştirmeyip, kulaktan dolma bir şekilde değil de Türk Dil Kurumunun Türkçenin daha iyileştirilmesi adına yayınladığı Türkçe sözlükten öğrense idi "eş" kelimesinin "Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika" şeklinde anlamının da olduğunu görebileceği gibi anlamsal olarak daha pekişmesi için "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." şeklinde cümle içerisinde kullanılmış halini TDK'dan alıntı yapar kendisine kedisi, karısı ve kırmızı kırmızı domatesleri ile mutlu mesut bir hayat temenni ederiz.


* kurumlardan; RTÜK:

huysuz'a kalkan eller kırılsın ulaaaaaaaaaaaaaaaaaannnnn!!! başlatmayın türk aile yapınıza! ne ara çıktı bu yapılaşma anlamıyorum ki, on yıl önce yok muydu?

Yılların Huysuz Virjin'i ekranlara RTÜK yüzünden veda etti. "Benimle Dans Eder Misin?" isimli programda sunuculuk yapan Seyfi Dursunoğlu'nun unutulmaz karakteri Huysuz Virjin "Türk aile yapısına uymadığı ve gençlere kötü örnek olduğu için yasaklandı. Peki, Huysuz'un sesini kısan RTÜK homofobi ve transfobinin bayrağını taşıyan Serap Ezgü ve Kadir Çelik'e, ilkelerine aykırı yayın yapmasına karşın niye sesini çıkarmıyor? Cevap soruda gizli aslında? Şimdi Katina'nın elinde makası, bizim de elimize domatesler. Oylara kuvvet...


* magazinden; Bade İşçil:

en çok bu karının yımırtladıklarını okurken güldüm. pes! bu kadar olur! linkteki röportajı baştan sona okumanızı öneririm. tadımlık bi şeyler isteyenlere bazı inciler:

- "Çevrede o kadar çok rahat kız var ki. Erkekler için bu durum elinin kiri, erkek adam yapar durumu... Sonuçta insanlar gerçek aşkı yaşayana kadar bu mübah. Yapmalı demiyorum ama gelene de hayır diyen bir erkeğe gay derler. Ben biraz bu konularda tutucuyum, kendimi evleneceğim erkeğe saklıyorum."

- "
Bir insanın evlendikten sonra birlikte olması bana daha mantıklı geliyor. Kimsenin şahsi fikrini yadırgamam, yargılamam ama bir genç kız için liste halinde bir ilişki mazisi olması hiç hoş değil. Bu evleneceğin insanı da huzursuz etmemesi açısından önemli."

- "
Nasıl temiz kaldığımı Mahsun’a sormanız lazım."

- "
Ben mümkün olduğu kadar kendimi muhafaza ediyorum. Ben bu konularda tutucu ve yobazım. Ayrıca benim bu düşüncem geri kafalılık da değil ki.. Kişinin evleneceğe kişiye saygı duyması, kendini ona saklaması."

- "
Mahsun ile dalış yapmaya da arkadaş grubuyla birlikte gidiyorduk. Ayrıca bu konu beni sıktı. Bir gazetede bakireyim açıklaması, ya da bir liste açıklamaları bana tuhaf geliyor. Ben biraz feministim galiba. Bunları konuşurken bile domates gibi kızarıyorum."

kendisine balık filan yemesini öneriyorum, zihni açarmış. biraz da kitap okursa bir insanın aynı anda hem feminist hem yobaz, her tutucu hem de "gerikafalı olmayan" olamayacağını anlar herhalde.. yani umarım.. inşaallah.. ayrıca sonsuza kadar temiz kalmasını temenni ediyorum.

Ahlak kavramı üzerine kitaplar yazılabilir ama ahlaksız kavramı üzerine hepimizin kurabileceği muğlak bir iki cümle vardır mutlaka. Cinselliği, birbirini seven iki insanın seksüel paylaşımını, liseli genç bir kızın Hülya Koçyiğitsel tavrıyla ve ortalama insan zekâsıyla harmanlayıp 'yanlış bir şey yapmak ya da yanlış bir şey yapmamak' ifadeleri tanımlayan bu genç kızımıza, vakitsiz patlayan cümleleri, bir domates kazandırır mı bilinmez ama Savaş Ay'ın ardından enteresan bir 'Ahlak Bekçisi' unvanını çok görmeyeceğimizi aşikâr.


* siyasetten; Hüsrev Kutlu:

seni o "bir yanlarından" asmak lazım, insanlığı "bir yanlarına" endeksleyen ve "bir yanlarından" anlayan insan. "bir yanlar" adamı seni!

Savaşın bizleri derin bir mutsuzluğa sürüklediği 2007 yılının en cesur ve güzel çıkışlarından biri Bülent Ersoy'dan geldi: "Oğlum olsa askere göndermezdim!" Takip eden günlerde ülkenin savaş tacirleri, kana susamışlıklarını ve transfobilerini harmanlayıp Bülent Ersoy'un üzerine, üzerimize kustu. Bu dönemde özellikle bir isim, AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu, DTP Eski Genel Başkanı Ahmet Türk'ün "Bülent Ersoy kadar cesur olamadılar" sözleri üzerine söylediği "Doğruyu söylemiş. Bülent Ersoy kadar cesur olsaydık, biz de bir yanlarımızı kestirirdik" sözleriyle transseksüel bireylere bakışındaki cehaleti, nefretle yüzümüze çarpıyordu. Değerli bir varoluş biçimini, nefret dolu ağzıyla küfre çevirmeye çalışan bu vekil bey sizce de kariyerinin kalan kısmını sadece birkaç domatese vekâlet ederek geçirmeyi hak etmiyor mu?


* televizyondan; Levent Kırca:

seninkiler ski kokarken biz bi şey dedik mi kıskanç adam?.. propagandayla eşcinsel olanı mı gördün? sen de mi cahilsin anlamadım ki..

Yıllarca ağzından düşürmediği "ski"lerle sözüm ona siyasi eleştiri yapan Kırca, Ali Poyrazoğlu ile arasında çıkan "pornocular savaşı" sırasında Poyrazoğlu'nun oyunlarını eşcinsellik kokmakla ve eşcinsellik propogandası yapmakla suçlamıştı. Meclisin, ordunun, dinin, eğitimin buram buram heteroseksizm koktuğu bir ortamda eşcinselliği Poyrazoğlu'nu eleştirmek için bir silah olarak kullanan Levent Kırca'nın kafasından aşağı domateslerimizi boşaltıyor, skeçlerinde eski eşinin dediği gibi "çekilebilirsin rıfkı" diyoruz.

3 comments:

Goddess Artemis said...

"2008 Hormonlu Domates Ödülleri" için gösterdiğin adaylara bayıldım. Engin Ardıç için, son olarak, gaykedi'nin bir yazısına yorum bırakmıştım. Zavallı yaaa, yazık ona! :-PpP

RTÜK ne yaaa?! Topluca ölebilirler, bence sakıncası yok!

Bade İşçil'in adını ilk defa burada duyuyorum, kimdir nedir bilmem.

Siyasetçilerin ve milletvekillerinin de topluca ölmesinden yanayım, isim/parti fark etmiyor.

Levent Kırca hâlâ yaşıyor mu? Amcam Hades'le görüşmemin zamanı gelmiş! ;o)

özgün said...

teşekkürler :)
siyasetçiler için beslediğin hislere aynen katılıyorum.
bade işçil de mahsun kırmızıgül'ün "uzatmalı"sıymış ve 7 yıl boyunca temiz kalmayı bilmiş, kendisine saygım sonsuz.
ardıç linklerini ve yorumunu okudum, karısıyla el ele dolaşmaları beni mutlu etti, daha ne olsun. (bi de pisiye eş bulmuştur umarım.)

Lollius said...

ay bu yaratık da feministse. üf gülemeyecek kadar yorgunum. közlesinler seni inşallah, domates bozuntusu. ne demek bunlar bilmiyorum cien anos de soledad, tekrar çok yorgunum; saçmalama katsayım arttı. ya bi de pardon da 7 yıl napmışlar abicim? el ele tutuşup patlamış mısır mı yemişler? hasbinallah ve nimel vekil. hasta ediyo bunlar beni...



"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur."
- Salman Rushdie