Wednesday, January 23, 2008

"Le Cri… Un spectacle dur, optimiste et humaniste par-dessus tout !"

son iki haftama sıkıştırılmış yoğun kültür/sanat programım çerçevesinde bu akşam "ha şuracıkta" olan botanique'deki bir tek kişilik oyuna gittim. oyunumuzun adı Le Cri. sanırım türkçe'de en çok "haykırış" versiyonu uyar.. "festival gay et lesbien de belgique" kapsamında sergilenmeye başlanmış, bir hafta boyunca oynayacakmış.
öncelikle oyunun çok çok çok güzel olduğunu söylemek isterim. anlayabildiğim kadarıyla çok beğendim (puuu benim fransızca'ma). nevi şahsına münhasır bir gay'in hayatını doğumdan itibaren konu alan oyun şizofrenik diyaloglarla sürüyor. pandora'nın kutusunu andıran o siyah çantadan neler çıkmıyor ki..? (girişte biletimi ararken kaçırdığım) doğum sahnesini takiben, rahme varmadığı vakitlerdeki ana-baba seçimi, bebeklik, çocukluk, anne ve özellikle baba figürleri, çocukluk, oyun dönemindeki arkadaşlık, ilkgençlik, ergenlik bunalımları, üniversite, kadınlar, evlilik, erkeklere olan ilginin suyüzüne çıkışı, erkekler, ayrılışlar, aşk, (arada birtakım sosyal gerçeklikler: bir yerlerde bomba filan patlıyordu), acı, ölüm, ve hayatın anlamını buluş... (en sonda "hayat anahtarı"nı gitti bi adama verdi ama çok üzüldüm; oyun süresince göz kontaktını azami seviyede tutmaya çalışmıştım, onun izin verdiği kadarıyla..)
tekroldeki adamımız jean-noel delfanne (e'nin üstünde ö'deki şirin noktalardan var, "aksan corn flakes") isminde 26 yaşında bir belçikalı. birkaç öyle bir oyunda pasolini imiş, herkes hastası olmuş. çok iyi bir aktör, adeta yaşıyor anlattıklarını. ama artık gençliğin verdiği bir şey midir, bilemem, biraz abartılıydı sanki. yine de pek sevdim kendisini, gözlerime bakınca dondum kaldım. oyunu yazıp sahneye koyan da marc weidemann isminde 44 yaşında bir belçikalı imiş. kendisini, oyunun sonunda adı söylenip sahneye çağrılana kadar, yergösterici sanmıştım. (hoş, bendeniz kararmış salona girip ordan oraya çarparken "şuraya oturabilirsin" demesi dışında pek bir şeyini görmedim. çok çakal birisi, geldi köşeye oturup insanların nabzını tuttu adeta.)
oyunun sonlarında da yaşamın sırrını söylememiş, gösterip de vermemiştir. işte bu da böyle bir ekşisözlük entry'si sonudur.

yine bilmediğimiz bir şey öğrenmedik: a chacun sa vie..! (a'nın üstü entel-dantel ressam şapkalı)

1 comment:

Anonymous said...

Hi,
I'm Marc Weidemann, le Cri's author. Is it possible to get an english (or french) translation of your text? I suppose you came at Botanique and I'd like to understand your words :-) You may contact me on marc@toutsurlecri.com and I'll be happy to read you. The book is also published in french and can be ordered from now. It's made to help me to finance the next Festival of Avignon and you can promote it if you want :-) Waiting to read news from you,
Sincerely Yours,
Marc Weidemann
Author - Director



"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur."
- Salman Rushdie