Friday, January 18, 2008

"May you be in heaven half an hour before the devil knows you're dead."

"When Fortuna spins you downward, go out to a movie and get more out of life. Ignatius was about to say this to himself; then he remembered that he went to the movies almost every night, no matter which way Fortuna was spinning."

(j.k.toole - a confederacy of dunces p.58)


bugün yine sinema arkadaşım amelie'yle "2 süper film birden" yaptık: It's a Free World... ve Before the Devil Knows You're Dead


"it's a free world", tipik ken loach filmi olmuş. çok da iyi olmuş. ağzımız açık izledik zaten. haddim olmayarak senaryonun çok zekice yazılmış olduğunu söylemek isterim. tek taraflı değil, konuyu pek çok yönden ele alan bir eleştiri olmuş. (bir diyorum ama anlayın işte, bin o.) insanları "iyi" ve "kötü" olmak üzere ikiye ayırmanın ne kadar sakıncalı olduğunu, aslında öyle bir şey olmadığını ve grinin açıklık ve koyuluk derecesinin önemini vurgulamış tekrar. bu sistemde hepimiz kurbanız aslında. "sıfıra sıfır, elde var sıfır" hadisesi. "olmaya devlet cihanda" dedirtti tekrar.


ikinci filmimiz "before the devil knows you're dead" de ayrı bir bombaydı. ilk sahnede koptum, daha da düzelemedim zaten. hem -sağolsun- sydney lumet sinirlerimizi öyle bir gerince, hem de filme öyle ince bir mizah anlayışı hakim olunca; olur olmaz gülmelerimizin sebebi muamma oldu. philip seymour hoffman'ın hollywood'a transfer olmasının avantajlarını ve dezavantajlarını bir kez daha düşünmekten kendimi alamadım. ama daha da vahimi, kendisinin uzaylı olmasından şüpheleniyorum. (ay ama söylemezsem çatlarım, en çok andy'e "next time make an appointment" ayarını veren eroin enjektörüne hasta oldum: justin. adı blaine horton'mış.) filmin ismi de güzel insanlar irlandalıların kadeh kaldırırken söyledikleri pek çok deyişten biriymiş: "May you have food and raiment, a soft pillow for your head; may you be 40 years in heaven, before the devil knows you're dead." (imdb'nin yalancısıyım valla)

not: uno, her nerede yaşıyor ya da yaşatılıyorsan bu filmi izlemelisin.

not 2: yine üç yerine 2 filme gidebildik. verdiğimiz paranın karşılığını alamıyoruz. bir dahakine üç olacak umarım. beleşçi hareket engellenemez!

1 comment:

gadjo said...

ya, bu blogun hizina yetismek imkansiz; ama bu kadar filmden acilmisken bir iki laf etmeden gecmedim.
senaryo'ya atifta bulunmana ozellikle sevindim, cunku ben de ken loach'u ken loach yapanin senaryo yazari paul laverty oldugunu dusunmusumdur bir cok insan gibi. tabi bu loach'un degerini dusurmuyor, sadece sezar'in hakkini vermek bakimindan...
s lumet'nin filmini ise 2 gun once izlemeye niyetlenip o firsati kacirmistim. gitmek farz oldu simdi!



"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur."
- Salman Rushdie