hani hep derim ya "insan hayatta her şeyi deneyimlemelidir" diye -sanki hayatımız bir case'miş de üzerinde çalışılıyormuşçasına. o
her şey sınır tanımayan bir şey işte. ama aynı zamanda bir
ideadan öteye gidemiyor bu sebepten. ama olsun.. hayalgücünün sınırları yok..
benim için hala bir efsane olan bir diğer ursula k. leguin harikası "the left hand of darkness"ta olduğu gibi bir çılgın
cinsiyet kavramı düşünün. böyle bir çılgın ama bundan biraz farklı olsun. insanların hayatlarının ortasında bir cinsiyet değişimi geçirdiğini mesela. kadın doğup ortada bir yerde erkek olup öyle ölmek gibi. ya da tam tersi. (hoş, bu "ortada"nın çok ortada olursa insana ölüm zamanını bildirme gibi bir özelliği olur ya, onu erteleyelim biraz.) ya da şöyle olsa: istediğimiz zaman, bir defaya mahsus, cinsiyetimizi değiştirelim. (bahsettiğim dünyada böyle bir şeyi istemeyecek biri yok, sadece hangisini daha çok beğendiğini bilenler var. ya da içten içe "o" halini sürdürüp süremeyeceğini bilenler diyelim..) ve bunu saklama gereği duymayacak hiç kimse. hayatı gayet normal bir şekilde devam edecek.
... (trippin' ..noir désir.. trippin') ...
ensemble, maintenant
on peut prendre la fuite
disparus, pfffuit
avant qu'ils aient fait ouf
j'y pense encore
j'y pense
j'y pense encore
j'y pense
j'y pense
j'y pense...romantik evrim anlayışım sebebiyle bu ihtimali çoooook uzak gelecekte de olsa düşünebiliyorum. (bedenlerimizde bir düğmeyle doğmamızı değil de beynin evrimleşmesi sebebiyle gelişmiş ameliyat teknikleriyle cinsiyet değişiminin gerçekleştirilebileceğini.) şimdiki beynimle tabii ki bana da en azından "höh" dedirtiyor ama, korkmayınız, şöyle buyrunuz:
hadi ben deliyim, zaten aklım da başımda değil; psikologlardan, psikiyatristlerden, fizikçilerden, kimyagerlerden, biyologlardan, pratisyenlerden, papalardan, psikoposlardan, patriklerden, müftülerden, mollalardan, imamlardan, lamalardan, yogilerden, öğretmenlerden, öğrencilerden ve bir de penguenlerden ve maydanozlardan mürekkep bir heyet buna "olabilir" deseeee..... ve bir akl-ı evvel de kalkıp böyle bir "şey"in şimdiki koşullarda nasıl sonuçlar doğurabileceğini merak etse ve (deneysel) akademik bir araştırmaya girişse:
asrın sosyal ve psikolojik projesi olur vallahi billahi..! e peki verili dünyamızda (hani "burda yapılmışı var" hesabı) deney objesi olarak kimi/nasıl birini kullanırdı? cevap veriyorum: süjesiniii. o akl-ı evvel bensem kobay benim, alem buysa kral benim. bu noktada şu soruyu sormak lazım: "ben" nasıl biriyim? ama yemezleeeer... o yüzden hipotetik bir ideal "ben" yaratıciiz:
ben hayatta istediklerinin bir kısmını elde etmiş, eğitimli, "normal" bir çocukluk ve gençlik geçirmiş, pek çok şeyden biraz almış, eğitimli, açık fikirli, biseksüel, objektivite manyağı, derdini anlatabilmesine yarayan vasatın üzerinde bir zekaya sahip ve kediden daha meraklı biriyim. (bu liste daha çoook uzar, derdim başka.) bir kadınım, bir de erkeğim. objesi olduğum araştırmayı bizzat ben kendim yaptığım için -nispeten- "en" güvenilir bilgiye ulaşabilirim.
( yazar, bertrand'ın "son style 1"de
alleeeeez demesiyle irkilir.
yürrü beee anlamında.. )
tabii böyle bir araştırmadan gelecek veriler düzgün organize edilmeli ve özellikle tek bir amaca yoğunlaşılmalı. (her şeyi araştırıp yazmaya zaten insanın ömrü yetmez.) mesela içinde yaşadığımız toplumun buna tepkisi ne oluyor? (binyıllar sonrasının tarih kitaplarına ilginç bir referans kaynağı bıraksın hani.) ya da -eğer muhteşem bir şekilde dönüş(türül)ebilmişse- dışardan herhangi bir müdahale olmadan böyle bir şeyin insanın psikolojisi üzerindeki etkileri araştırılabilir........... Mİ?
not: umarım potansiyel transseksüel okuyucularım için rencide edici herhangi bir şey yazmamışımdır. tekrar belirtmeliyim ki kobayımız bu değişimi sadece "öylesine" kabul etmiştir, kafadakilerin değişmesi işi hormon takviyelerine kalmıştır mesela. aman yanlış anlaşılmayayım yani.