Saturday, February 23, 2008

melville mucizeleri

tükürdüğünü benim gibi üç beş gün içinde yalayan yoktur herhalde. işkembe-i kübradan "fransız sineması şöyle salaktır, böyle sıkıcıdır, iğrençtir, böğktür" demek yanlışmış. itiraf ediyorum. tek gereken kurcalamak. (kurcalamak derken, gidip paris'in ikinci elcilerini dolaşıp ender filmler bulmaktan bahsetmiyorum, gözünün önündekine bakmak yeterli.
zararlı bir alışkanlığa doğru ilerliyorum yine: okulda, ders çıkışlarında ya da aralarında gidip kütüphanede filmlerden film beğenip izlemek. tam da birinci sınıfta yaptığım gibi, tamamen tesadüfi. birkaç gün önce "franch language" anahtar kelimelerinin karşıma çıkardıkları arasından öylesine seçtiğim "le cercle rouge"u izledim, hayatım değişti. kimmiş bu melville, kimmiş bu alain delon diye başladım hem de. puuuu bana! (ya ama şimdi alain delon'un ismini duymuştum. sadece melville konusunda baştan ayağa kofuldum.)
beklenmedik bi şekilde sinema tarihinin şaheserlerinden birine çarpmışım. neye uğradığımı şaşırdım. ve maalesef bunda en büyük pay alain delon'un. naapıyım yani?! hazırlıksız yakalandım. nerden bileyim adamın bu kadar güzel olduğunu. ama olsun, rasyonel bi insanım (diye kandırayım kendimi), o yüzden ilk şoku atlattıktan iki gün sonra olay yerine dönüp bir maceraya daha atıldım. bu sefer de "bakalım başka neler yapmış bu melville" diye bir araştırma şettirerek, alain delon'lu sonuçlar arasından bir başka başyapıt seçmişim meğer: "le samurai".
"There is no solitude greater than the samurai's, unless perhaps it be that of a tiger in the jungle."
pes! o filmi öyle nasıl çektin be melville abi? peki alain'ciğim, sen naaptın?! hele sen naaptın!!! gözlerim kamaştı. >>>
yetmiyomuş gibi, filmin sonunda, "hiçbi şey anlamadım ben ya noldu şimdi" hissine kapıldım. senaryo o kadar da karmaşık değildi sanki de filmin yapılmasındaki asıl amacı çakamamışım gibi. pazartesi günü hemen gidip iki dvd'nin de içinde bulunan 30 ar sayfalık kitapçıkları okicam. belki melville röportajlarından bi şeyler çıkar.
kader işte, sen kalk "hadi biraz fransız bi şeyler izliyim, fransızca bi şeyler dinliyim" maksadıyla herhangi bir film koy makineye, böyle bi şey çıksın. ufaktan fransız hayranı mı oluyorum nedir?

4 comments:

Goddess Artemis said...

Yaaaaa yaaaaa... Jean-Pierre Melville böyle çarpar insanı, serseme çevirir. Yönetmenin, yine Alain Delon abimizi başrolde oynattığı Un Flic'i de bulup, 3 vakte izlemeni tavsiye ederim.

Goddess Artemis said...

Bir de şu yandaki film listene baktım da; Oldboy'u sevdiysen illâ ki şunları da izlemelisin:

Sinema Günleri - XVI

Nihon no Eiga: Japon Sineması

özgün said...

sırada "un flic" var zaten :) öncelikli hedefim okuldaki melville'leri bitirmek. sonra da p2p'nin kutsal kanatları altına sığınıciim. ne mesudum!

özgün said...

bu arada, itiraf ediyorum, alain delon'u izlediğimde "yaw bu adam rol mü yapıyor yoksa hakkaten suratı hep böyle duvar gibi mi" diye düşündüm.. bu da böyle bi anımdır.



"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur."
- Salman Rushdie