Saturday, February 16, 2008

(yılların yeni yıl planı kendi kendine hayata geçmeye çalışırken)

çılgın gibi film izlemeye başladığımdan beri neredeyse dört buçuk yıl geçmiş. kolay değil tabii her gün en az bir film izlemek. ama aradan bu kadar zaman geçtikten sonra bir baktım ki, olsa olsa bir arpa boyu yol gitmişim sinema bilgisi konusunda. sadece izlemek insanı hiçbir yere götürmüyormuş, acı bir şekilde öğrenmiş oldum. tabii konu hakkında deneysel çalışmalarım oldu:
- filmi izlemeden önce üzerinde araştırma yapmak,
- filmi izledikten sonra arkadaşlarla film hakkında konuşmak,
- sinemada veya evde izlemek,
- izlerken not almak (ama çoğunlukla almamak),
- *filmi izlemeden önce -eğer maruz bırakılmamışsam- mümkün olduğunca hiçbir şey bilmemek (seçim aşamasında yönetmene ve imdb puanına bakmak dışında),
- filmi izledikten sonra hakkında yazılanları okumak,
- muhtelif yerli ve yabancı sinema dergilerini okumaya çalışmak,
- yönetmenlerin hayatlarını ve yazdıklarını okumak..
falan filan. acccayip magazinsel yani ;) (yıldızlı madde şu anda yürürlükte olandır.) neyin listesini yaptığımı bile unuttum. neyse işte..

hiçbirinin faydası olmadı. neye olmadı? "anlamak" diyelim.. ya da "okumak" olabilir. ama öyle didik didik analiz etmek değil, sadece çözmek. tabii ki bunun için pek çok şey bilmek gerekiyor. salt sinema bilgisi, yönetmenin bilmemnesi, sinema tarihini ezberlemek filan... yetersiz. genel kültür çok önemli. ve durum böyle olunca insan hiçbir zaman "hah, oldu!" diyemiyor. siyaset, sosyoloji, psikoloji, felsefe, tarih, sanat tarihi, vb. içmek gerekiyor hepsini. yorucu iş vesselam.
ama hepsinden önemlisi, kulaktan dolma bi şey mi bilmem işin teori kısmı hep "temel" olmalıymış gibi geliyor bana. hem de bütün sanat dallarında. bir romanı daha iyi "anlamak" için onu 50 kere okumak yetmezmiş de illa teorik bi altyapıya sahip olmak gerekirmiş gibi geliyor. ayrıca bu konuyu pek fazla insanla tartışmamış olsam da, tartıştığımda doyurucu yanıtlar alamadım. "başla bi yerden." peki ya nerden?
neyse daha fazla dağılmadan şuraya geleyim: sinema hakkında okumaya karar verdim. geç verilmiş bir karar olsa da artık yeterince altyapım olduğunu düşünüyorum artık. seyirci olarak yani (çok şükür). izledim yani izleyeceğim kadar ve bu izlemeler keyif vermemeye başladı nasılsa. tıkanıyorum resmen. ancak, benim gibi bir maymun iştahlı için çok ilginçtir ki, sinemadan da kopamıyorum. (cinema is my crack, baby.) bu kadar zamanda "eeeeeh" demediysem, devam etmeliyim. (kendime gaz vermeye çalışıyorum, kusura bakmayınız. tabii bu kadar zaman inatla bi seminere filan gitmemiş olmak ayrı mesele. yediremedim mi kendime nedir. onu da geçtim, sinema-tv bölümü dillere destan bir üniversitedeyken bölümün hiçbir dersine girmemiş olmak konusunu da açmadan kapatmam gerek.)
ilk kitabım "bir film nasıl okunur?" resmen bir tuğla efendim. oldukça zor bir işe giriştim yani. (özellikle "a confederacy of dunces"ı iki aydır bitirememiş olduğumu göz önünde bulundurursak.) lollius'u da denetçi olarak atadım. buraya kadar okuyanlardan da bu saçma sapan yazı için özür diler nostalji olsun diye hayat felsefeme çok şey katmış olan şu şarkıyı armağan ederim:

1 comment:

siyah mum said...

çok yıllar önce tuna erdem ifsak'ta film analizi seminerleri vermişti kasetleri getirip filmlerden bölümler izletip yorumlamıştı çok az bi paraya 3 ay boyunca gitmiştim ve hiç düşünmediğim şeyleri düşündürtmüştü.
bir gün elinde piano filmiyle geldiğinde de çok sevinmiştim



"Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur."
- Salman Rushdie